Korkan Asker, Kovalayan Binbaşı

2002 yılında Erzurum'daki Palandöken Kışlası’nda askerlik yaptım.

Subaylar pikniğe gider, çiğköfteyi, mangalı askerler yapar ve servis ederler. Eski Brezilya dizilerindeki uşaklar gibi kullanılırlar. Subay lojmanlarına üniversite mezunu askerler götürülüp çocuklara beleş ders verdirilir. Sivilde tamircilik yapan askerler subayların ve astsubayların evlerinde bozuk televizyon, buzdolabı, musluk tamiratı yaparlar. Boyacılık yaparlar.

2002 Şubat’ındaki Kurban Bayramı’nda rütbeliler tosunlarını askerlere kestirdiler. Etlerini parçalamak saatler sürdü. Başka bir kışlanın albayının kurban eti hanımının istediği şekilde hazırlandı. Kıymalar çekildi. Her şey bedava nasıl olsa. Kıyma makinesinin elektriği devletten, işgücü askerden. Çocuklar yorgunluktan perişan olmuşlardı.

Devletin askeri aracıyla çarşıdan ev alışverişi yapanlar, ganyan bayiine giderek yarışa bahis oynayan subaylar… Gelen erzakta subayların ve astsubayların istihkakı yoktur ama onlara da yemek verilir. Sonra askere yemek yetişmez.


Memleketine giden askerlere sizin oraların peyniri güzeldir diye sipariş verilir, parası verilmez. Yedeksubay olarak Edirne’de askerlik yapan bir arkadaşım da binbaşının içtiği çayın parasını isteyen askeri kovduğunu, çayın parasının o kovulan asker tarafından ödendiğini söylemişti.

Erzurum’da bir üsteğmen vardı. Arkadaşımı çok feci dövmüş, bacaklarını tekmelemiş. Sonra “sen iki gün içtimaya çıkma, dinlen” demiş. Başka bir üsteğmen de bizim bölükten bir arkadaşı merdivenden yuvarlamış. Arkadaş “ya başım bir yere çarpsaydı, nolacaktı” demişti bana.

Ama en ilginci birgün binbaşı kendisini görünce korkudan kaçan askerin peşinden koşup yakalamış ve donunu indirmişti. Sonra da “senin g.tünde çok kıl var, seni s.kmem” diyerek serbest bırakmıştı.

İsimsiz, bize ulaşan 283.kısa dönem piyade çavuşlardan biri