Tiksinti

Yıl 2004, Erzincan 59. Topçu Tugayı.

Genel malzeme tamircisiyim. Sabah sporundayız. "Hanfendinin" makam aracı geldi alana. ("Hanfendi" dediğim tugay komutanının eşi.) Birazdan yüzbaşı çağırdı beni. "Faruk, hanımefendinin fırını arızalıymış, git bir bak" dedi. 120 kişinin aynı odada kaldığı modern bir çadır olan yatakhaneye gidip kamuflajlarımı giydim, levazıma geçip çantamı aldım; çıktık yola.

"Hanfendinin" benim gibi asker olan şoförü ve postası 10 dakika süren yolda hanımefendiye nasıl hitap edeceğimi, nasıl davranacağım anlattılar. Ama tam anlatamamışlar demek ki. Şatoya girdik. "hanfendi" olan bayan kapıyı açtı. "Efendim, tamirci geldi" dediler. Ben de postal bağlarını çözmek için davrandım.

"Hanfendi": -N'apıyosun be aptal! O pis ayaklarınla mı gircen içeri!

Ben (sinirlerim boşaldı): -Nasıl gireceğim efendim?

Posta: -Efendim diil, hanfendi diyeceksin.

Önüme galoş fırlattı hanfendi, "giy şunları" dedi. Giyip içeri geçtim. Yol göstermesini bekliyorum. "Gel peşimden" dedi. Mutfağa geçtik. "Arızası ne efendim" dedim. Posta: "Hanfendi desene."

Döndüm ters ters postaya baktım, kesti sesini. Çantamı yere bırakıp fırının şalterlerini açtım. hanfendi(çok yüksek sesle): "Aptaaaaaaal, niye fırınıma elini vurdun mikrop!" diye bağırmaz mı... Kalktım döndüm ve "ben sihirbaz değilim, sen arızalı diyorsun ben de bakıyorum" dedim. Hanfendi, "o mikrop ellerini vurmasaydın da eldiven verseydim" demez mi...

Oralı olmamaya karar verdim ve fırının kapağını açtım. Isınıyor, hiçbir arızası yok. "Bu fırının kataloğu var mı" dedim. "Var" dedi. "O zaman kataloğu oku ve attığın şeyleri programlayıp at" dedim. "Çık dışarı, çık; seni de tamirci diye getirenin..." deyip başladı küfür etmeye. Çantamı elime aldım, çıktım. Arkamdan hala bağırıyordu. Döndüğümde kademe astsubayı ve bölük komutanı beni bekliyordu. "Ne oldu" dediler. Sağolsunlar, insan evlatlarıydılar ki bana hak verdiler ve "işine bak" dediler.

Faruk, bize ulaşan eski asker