Yılanla Oyunun Eğlencesine Doyulmaz


Dağa uyum sağlamak şarttır, işimiz bu! Tabii dağda her türlü canlı ile karşılaşılır ve buna alışmak lazım. İyiliksever melek timsali eğitimcilerimiz de bu durumu eğlenceli hâle getirmesini iyi biliyorlar.

Dağda yakalanmış uzun ve kalın yılanları dişsiz hale getirmişler, takımları tek sıra hâline getirip her komandonun eline veriyorlar. Bir elinizle kafasını, diğeriyle kuyruğuna yakın tarafından tutuyorsunuz, o da haliyle kıvrılıyor, kurtulmak istiyor. Bunu bir süre tutup inceliyor ve yanınızdaki badinize veriyorsunuz. Yılanı uzaktan görse taş atıp kaçan bizlerdeki psikolojiyi bir düşünün: Dehşete yakın, idrâk kanallarımız kilitlenmiş haldeyiz. Badilerden biri o dehşetle yılanı elinden kaçırmaz mı? Eğitimciler kaçan yılanı yakaladılar, çocuğu yere oturtup sırtından da öne bastırıp (elbiselerimiz gömlek ve pantolon şeklindedir) elbisenin ense kısmından yılanı sırtından içeri attılar! Ne olduysa ondan sonra oldu. Conilerin boğa sırtındaki hareketleri de neymiş? Badinin bölüğü yaran koşuşu, mekânı inleten canhıraş feryâdı herkesi şoka soktu. Tabii bazılarını da gülme krizinden!

Badiyi yakalayıp, yılanı çıkartmaları biraz zaman aldı, ama bölük eğitimcinin emriyle korkudan ölse de ejderha yakalayacak psikolojiye girdi!

İsimsiz, cepforum.com sitesinden alıntı